ROCK EFSANELERİ
BC ve Radyo
( BC & Radio Days Memories )
RADYO Tutkusunun Başlangıcı ;
Kulaklarım duymaya başladığında, 2 önemli elektronik aygıt'tan gelen ses beni etkilerdi. Biri TELEFON, diğeri ise RADYO.
Kendimi bildim bileli bu iki aygıtla hep içiçe oldum.
RADYO, ailemiz için çok önemli idi. Evde biri olduğunda mutlaka Radyo açık olurdu ve sesi gelirdi.
Radyomuzun markası " GASTOR " du,
Kocaman, Lambalı, çok güzel sesi olan Norveç malı bir radyo idi ve sevgili Babacığımın, evlenirken getirdiği en önemli çeyizi sayılırdı. Babam, Radyomuza gözü gibi bakardı. Vernikli yüzeyinin çizilmemesine özen gösterir, herzaman yedek "Lamba" bulundururdu. ( Bu yedek lambaları ve tabiiki GASTOR'u hala saklıyorum ! ).
Zorunlu Açıklama = 1960'ların sonlarında, "Altın Yaldız" yağlıboya çıktı ve moda oldu. Herşeyi "Altın Yaldız" boyamaya başladık. Bir gün fırça elimdeyken, GASTOR'u da benzettim ! Fotoda gördüğünüz "Altın Yaldız" renkler, orjinal Kahverengi idi ! ( Yukarıdaki ilk S/B foto'da görülüyor. )
Zaman-zaman, yanan lambaları Babam'la birlikte değiştirirdik. İçinden onca ses cıkan aygıtın içini çok merak eder, bunca ses nasıl oluyorda bu ŞEY'den çıkıyor diye merak ederdim. ( yıllar sonra elektroniğe ilgim böyle başladı.... )
Bu arada, çok ilginç bir konuyu'da mutlaka aktarmalıyım ! Gastor'un arama düğmesini çevirirken, yayın olmayan boş istasyonların geçişlerinde beni çok etkileyen bazı sesleri keşfettim. Bu sesler benim çok, ama çok hoşuma giderdi. Özellikle, bu farklı sesleri duyabilmek için radyonun "Kısa Dalga" ayarları ile, dakikalarca oynadığım çok olurdu. Çocukken, Gastor'dan istasyon ararken elde ettiğim ve çok hoşuma giden bu "Elektronik Radyo Dalgaları" seslerinin, Bob MOOG tarafından keşfedilen " Moog Synthesizer " sesleri ile aynı olduğunu yıllar sonra ( 60'ların sonunda ) farkettim ve "Synthesizer Müziği"nin vazgeçilmez dinleyicilerinden biri oldum. 70'lerde başlayan ve bugünlere kadar getirdiğim önemli bir "Elektronik Müzik" arşivi oluşturdum. ( Bkz. ARSIV / Elektronik Muzik )
O zamanlar, ( 1960'lar ) Radyo çağı idi bana göre. Radyo dinlemek için en önemli neden "Haberler" idi. Bizim evde haberler sürekli dinlenir, haberler dinlenirken ÇIT ! çıkarılmazdı.
O yılların baş haberleri "Kıbrıs" ile ilgili olanlardı. Sürekli bir savaş olasılığı beklentisi ile haber dinlendiğini sanıyorum. En canalıcı haberler, 19:00'daki "Ana Haber Bülteni" idi. Ben bu Bülten sözcüğünü anlamaz, ona "Vektel" derdim. Spiker; "Ana Haber Vektel'ini Sunuyoruz" der gibi gelirdi.
Dediğim gibi, evde insan olduğunda, Radyo sürekli açık olurdu. Özellikle Aneannem Şefika hanım; Klasik Türk Musikisi dinler ve her akşam saat 18:00'de ( yoksa, 17:00'de mi ? ) başlayan "FASIL" programını kaçırmazdı.
Benim için ise en önemli gün "Perşembe" idi, çünkü o gün saat 20:00'de " RADYO TİYATROSU " başlardı. Büyük-küçük herkes, radyonun başına toplanır, ( meyveler, kestaneler, kuruyemişler önceden hazırlanır ) Radyo Tiyatrosunda başlayan "Piyes"i dinlerdik.
Kültür programları'da çoğunlukta idi. Merak ettiklerimiz, aklımıza hiç gelmeyenler, keşiflerin öykülerini hep radyodan öğrenirdik. Bu programların içinde beni en çok etkileyen; "Emniyet Sandığı, Radyo-Kültür Yayınları" adlı programdı, hiç kaçırmamaya çalışırdım.
Yine o yıllarda, sabahları saat 10:00'da "Arkası Yarın" lar kaçmazdı. Biz çocuklar için "Okul Radyosu" saat 17:00'de idi galiba. Akşam üzeri Reklam kuşağını dinlemek çok eğlenceli olurdu, genelde o saate soframızın başında olur, bir yandan yemek yerken bir yandan "Uğurlugil Ailesi"ni dinlerdik. Orhan Boran ve "İpana Diş Macunu" yarışma programı çok heyecanlı geçerdi, yarışmacı sorunun yanıtını bilemezse, ben Radyomuz'un hoparlöründen doğru yanıtı bağırır, yarışmacı duysun'da doğrusunu söylesin isterdim. Bunun için çok çaba sarfeder, radyo başında yırtınır dururdum ve neden biz onları duyduğumuz halde, onların bizi duyamadıklarını merak ederdim..... Orhan Boran'ı çok severdim. Özellikle "Orhan Boran ve Yuki" yi kaçırmazdım !
Ailece Radyo dinlemenin en keyifli olduğu gün, Perşembe gününden sonra PAZAR günü idi. Sabahtan başlayan "Eğlence" programı kaçırılmaz, ünlü müzisyenlerin yorumladığı şarkılar dinlenir, skeç'ler kaçmaz, "Celal Şahin" ve "Balarıları" nın parodilerinde yerlere yatılırdı.
Öğleden itibaren, maç naklen yayınları başlar, Halit Kıvanç'ın sesi ile dinlenen Istanbuldaki Fenerbahçe maçı bir ara kesilir, Orhan Ayhan'ın anlattığı Galatasaray maçına bağlanılırdı.
"Gastor" başına toplanarak Radyo dinleme alışkanlığımız, "Transisitör"lü radyolar çıkınca değişti tabii. Gastor'un pabucu dama atılmasa'da, isteyen başka bir kanalda , başka birşey dinleyebiliyordu.
En önemlisi, radyomuzu artık yanımızda taşıyabiliyor, gittiğimiz yerlere götürebiliyorduk.
Radyo; o yılların yaşam biçimi ve en önemli eğlence - kültür aracı idi.......
Müzik dinlemek ve RADYO ;
70'ler ile birlikte, TRT'de de gelişmeler oldu ve yayın kanalları arttırıldı, frekanslar güçlendirildi. Eskiden haberler'i dinlediğimiz "Gastor"dan artık beğendiğim müzikleri dinleyebildiğim bir "Müzik Dolabı" gibi yararlanmaya başlamıştım. O yıllarda Istanbul radyosunun yanında, yayını daha zayıf alınan ancak, müzik ağırlıklı yayınlarında yurtdışı radyolarını aratmayan kalitede müzik çalan bir radyomuz daha olmuştu. "TRT İzmir Radyosu" ! ( Jethro Tull ile ilk kez buradan, Gastor sayesinde tanıştım ..... ! )
Sevdiğim müzikleri artık radyodan dinleyebiliyor, yeni müzik türlerini, yeni grup ve müzikçileri keşfedebiliyordum.
Henüz bir Pikabım olmadığı için, müzik dinleyebildiğim tek kaynak "Radyo" idi. Sanıyorum o yıllarda benim durumumda olan birçok müziksever vardı.
Ancak, 60'ların sonunda elektronik aygıtlarımızdan Radyo'nun yanına "Ses Kaydedici" ilk makaralı Teyb'imiz "Palanduz" katıldı. Palanduz'un kocaman mikrofonunu Gastor'un hoparlörünün önune yaklaştırır, beğendiğim parçaları - başlarını kaçırarak ! - kaydederdim.
1973 yılında, ilk Stereo'm "Dual HS 39" uma , ilk bağladığım cihaz, aynı yıl eniştemin Almanya'dan getirdiği "Salon tipi Transistörlü" müz "ITT Schaub-Lorenz" radyomuz oldu. Bu radyo 4 kanallı idi, yani Orta , Uzun ve Kısa dalgaların dışında birde "FM" denen bandı dinleme olanağı vardı.
Bu radyo'ya hemen el koydum tabii. Radyo "Mono" olmasına rağmen, Dual'e bağlayınca ses; o yıllara göre yarı Hi-Fi gibi, gümbür-gümbür geliyordu. Sanıyorum, emektar "Gastor"un pabucu o zaman dama atılmış oldu ! ..............
1975 yılında bu ikiliye, ilk Deck cihazım "Pioneer CTF-2121" katıldı. Böylelikle, yanlızca Plaklardan değil artık Radyo'dan da beğendiğim parçaları, hatta programları - Palanduz'dan daha kaliteli, Dolby / Stereo - kayıt edebiliyordum. ( Böylece Palanduz'un pabucu'da dama atımış oldu ! )
( Bu prodüksüyonlarımdan birini yaptığım dostum Erol Hızlı, halen sakladığı ve dinlediği bu kaset için hazırladığım iç kağıdı, yıllar sonra Faks ile yolladı. Bu, 1982 yılında yaptığım bir David Bowie çalışmasıydı. Her kayıt için; gerek prodüksüyonu, gerekse kayıtta kullandığım aygıtları ve diğer notların ayrıntılarını üşenmeden yazardım. )
Veeeeeee, Stüdyo FM ;
Vakit buldukça, Pazar akşamları "Stüdyo FM" in sadık dinleyicilerindendim artık.
..............................................................
Yıllar içinde, değişik yayın saatleri ile hep "Stüdyo FM"i izlemeye çalıştım. Yaşamımda beni çok etkileyen Stüdyo FM yayınları;
- Jean Michele JARRE'nin "OXYGEN" albümünü ilk dinleyişim.
- Uriah HEEP'in "Return To Fantasy" albümünü ilk dinleyişim
( Bu iki programı, 1978'den önce Yavuz AYDAR'ın hazırladığı bir başka programda dinlediğimi, daha sonra kendisi ile konuşunca farkettim. Düzeltiyorum. )
- 8(9 ?) Aralık 1980 akşamı, "JOHN LENNON"u anma programı ( Özel Program ) .... ( Kaydettim ! )
- Beatles Dizisi .....
( Bir bölümünü arkadaşım Atilla ATAM kaydetti ! )
- 1984'de İzmirde askerlik yaparken; Jethro TULL'ın "UNDERWRAPS" albümünü ilk dinleyişim.
..............................................................
( 32 kısım, tekmili birden "Pehlivan Tefrikası" gibi oldu. Burada keseyim dedim ama BC ve Stüdyo FM'in yaşamındaki can alıcı bazı kesişmelerden söz etmeden olmaz ................ ! )
BC ve, Stüdyo FM ;
.....................................................................................
10 Eylül 1999 ; 17 Ağustos üzerinden 24 gün geçmiş. Depremde Yalova'daki Sitemiz yıkılmış, sevgili BABACIĞIM'ı ve 112 komşumuzu yitirmişim. Şoktayım........ !
O sırada; aylar önceden pre-order yaptığım yeni JETHRO albümü geliyor. Karmakarışık duygular içindeyim, albümü Türk müzikseverlerin'de biran önce dinlemesini istiyorum. Yavuz AYDAR'ı arıyorum, kendimi 1991 "Catfish"den hatırlatıyor ve yeni albümden söz ediyorum Stüdyo FM'de çalmak isterse kendisine gönderebileceğimi belirtiyorum, çok memnun oluyor, albümü kargo ile yolluyorum. Yavuz, ertesi sabah kargoyu aldığında titreyen bir ses ile -" Başın sağolsun, bilmiyordum !" diyor ve albüm için defalarca teşekkür ediyor.
Albümün üzerindeki küçük not'ta ; - "Bu albümü, depremde yitirdiğim sevgili babacığım Niyazi ÇETİN'e ithaf ediyorum !" yazıyor. O akşam Jethro TULL'ın yeni albümü "J-TULL DOT COM" Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşuyor !
.....................................................................................
24 Mart 2000 ; Sırada IAN ANDERSON'un yeni albümü var. Alel-acele bir kopye yapıp kargo ile Cuma programına yetiştirmek üzere Yavuz'a yolluyorum. Program hazırlığı için onlara çok az süre kalıyor, ama yine herzaman olduğu gibi telaşımız, albümü müzikseverlere biranönce dinletmek.
Program başlıyor, açılış parçasından sonra ikinci parçada disk atlamaya başlıyor .... ! ......... Eyvah ! ..... bizimkilerde haklı olarak panik ! ........... bir sonraki parçaya geçiliyor hemen ........... , parçanın ortalarına doğru yine atlamazmı ? ...........
Şebnem SAVAŞÇI'nın sakin sesi araya giriyor ; - "Evet sayın dinleyiciler, sevgili Bora Çetin'in acele ile bizlere ulaştırdığı CD'de bir sorun olabilir, CD'yi diğer CD-çalarımızda çalmayı deneyeceğiz, eğer sorun devam ederse, bu albümü sizlere ilerki programlarımızda çalmaya söz veriyoruz !"
CD, diğer CD-çalar'a yerleştiriliyor, ............. sorun yok ......... hatanın CD-çalar'dan kaynaklandığı anlaşılıyor, ........... ben radyo başında "Kıpkırmızı"yım, kimbilir onlar stüdyo'da nasıllar ?
Albümün adı ; "THE SECRET LANGUAGE OF BIRDS" ve Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşuyor !
.....................................................................................
19 Haziran 2002 ; Jethro TULL'ın "LIVING WITH THE PAST" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması,
3 Temmuz 2002 ; John ENTWISTLE anma programı,
5 Temmuz 2002 ; David BOWIE'nin "HEATEN" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması,
20 Eylül 2002 ; Uriah HEEP'in "The MAGICIANS BIRTHDAY PARTY" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması,
18 Aralık 2002 ; Phil COLLINS'in "TESTIFY" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması,
4 Haziran 2003 ; Tolga KASHIF ve RFO'nun "QUEEN SYMPHONY" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması,
3 Eylül 2003 ; Deep PURPLE'ın "BANANAS" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması. Aynı zamanda, Stüdyo FM'in 25. yılı programı !,
19 Eylül 2003 ; Ian ANDERSON'un "RUPI's DANCE" albümünün Türkiye radyolarında ilk kez Stüdyo FM dinleyicileri ile buluşması.
Artık kayıt tutmuyorum, nasıl olsa biliniyor...... ! .
.....................................................................................
25 yıl !
Bunca yıldır, zorunlu olarak kaçırdığım birçok programın dışında "Stüdyo FM"i hep izledim. Hep 3 Eylül 1978'deki heyecanımla izledim. Müzik adına "Yeni" ne varsa, çoğunu onlardan dinledim. İletişimin bu kadar ilerlediği, albümler çıkar-çıkmaz MP3'lerinin 1 Dolar'lara internetten indirilebildiği bir dönemde bile, 25 yıl öncesinin heyecanı ile "Yeni Albümler"i hala Stüdyo FM'den izliyorum.
Ortada, Stüdyo FM'den daha net dinlenebilinen bunca istasyon, iki lafı bir araya getiremeyen, 4 dakikalık parça için 3 dakika anons yapıp onun yarısını'da " - eeeeeeeeeee " ile geçiren, berbat ses tonları ile; ya dinleyiciyi uyutan ! ya'da yerinden hoplatan sunucuların olduğu bunca radyo istasyonu, daha doğrusu "Radyo Karmaşası" varken, ben; Çarşamba ve Cuma günleri saat 17:57'de, radyomun 1. belleğine kayıtlı 88.20'mi açar, "Stüdyo FM"imi dinlerim ! .............
Eh, bir'de bunlara ek olarak, sevgili Şebnem SAVAŞÇI'nın dediği gibi ; 1999'dan beri "JETHRO TULL" ve "IAN ANDERSON" albümlerinin, Avrupa'da ve Dünyada piyasaya verildiklerinin haftasında; Türk müzikseverlere ulaştırılması ve ilk kez "Stüdyo FM'de çalınma ayrıcalığı var ve bu ayrıcalıkta BC olarak, benim'de ufak bir katkım var. Ne mutlu bana, ne mutlu'ki yıllarca en güzel müziği dinleten böylesi bir programa, benim'de bir katkım olabiliyor.
Sağolun, varolun "Stüdyo FM".
Belki 4000'inci programı'da birlikte kutlarız ?
Bora CETIN
28 Eylül 2003, Yalova
( Studyo FM Sayfasından alıntı'dır. 29.12.04 / B.Ç. - Daha sonraları, 2005, 2006 ve 2008 yıllarında eklemeler yapılmıştır. / B.Ç. )
Son Güncelleme: 01 Mart 2008, 18:30